Bektaşi ve Bektaşi şairleri arasında sayıldığı kadar Hurufi olduğu da kabul edilen ve Hurufi şairleri arasında yer verilen bir şair tanıyoruz ki o da Virani, veya bazı manzumelerinde kullandığı mahlası ile Viran Abdal’dır.
Virani hakkında şimdiye kadar herhangi bir kaynakta esaslı, gerçekten aydınlatıcı, doyurucu bilgiye rastlamak pek mümkün değildir.
“Bektaşi Sırrı” adlı eserde Virani’den bahsedilmiştir ama hakkıyla incelenmediği görüşü ağır basmaktadır. Besim Atalay, “Bektaşilik ve Edebiyatı” adlı eserinde, Virani’nin yalnızca iki manzumesine yer vermiştir. Daha sonra merhum Sadeddin Nüzhet Ergun, 1930 senesinde İstanbul’da basılan “Bektaşi Şairleri” adlı kitabında dört şiirini alarak, 1955 senesinde yine İstanbul’da basılan “Bektaşi Şairleri ve Nefesleri” adlı kitabının son baskısında on altı şiirini almıştır. Nihayet Abdülbaki Gölpınarlı ile Pertev Naili Boratav, “Pir Sultan Abdal” adlı eserlerinde büyük yedi şairden birinin Virani olduğunu kaydederek onu anmakla yetinmişlerdir. Son olarak yine Abdülbaki Gölpınarlı’nın “Yedi Ulu’lar” adlı kitabında kısaca bahsedilmiştir.
Yaptığım kısa bir çalışmanın neticesinde benim ulaşabildiğim kaynaklar arasında en güvenilir olan Virani’ye ait olan divandır. İçinde üç yüz kadar manzume bulunan bu divan 1854 tarihinde yazılmıştır. Nerede ve kim tarafından yazıldığı belli değilse de Divan’a ilk sahip olan, Derviş Behram adında bir bektaşidir.
Virani’nin nerede ve hangi tarihte doğduğunu, nerede ve hangi tarihte öldüğünü, ana babasının kimler olduğunu, mezarının nerede bulunduğuna dair kesin bir bilgi yoktur.
Yukarıda adı geçen kaynaklardan, “Bektaşi Sırrı” adlı eserde, Ahmed Rıfkı’ya göre “Virani, aslen nusayri ise de, hurufiliğe dahi meyl etmiş ve birçok eş’ar ve neşirle memlu olan meşhur risalesini ortaya koymuştur. Risalesi tamamıyla cavidanların hulasasıdır.”
“Bektaşilik ve Edebiyatı” adlı eseri yazmış olan Besim Atalay’a göre de Virani, Fazlu’llah-ı Esterabadi, Şeyh Ebu’l-abbas, Seyyid Nesimi, Muhiddin-i Abdal derecesinde büyük hurufilerden biridir.
Sadeddin Nüzhet ise, “Bektaşi Şairleri” nde Virani hakkında şunları kaydetmiştir: “Virani hakkında tarihi malumatımız yoktur, gerçi Bektaşi an’anesinde o’nun Necef Bektaşi Dergahı post-nişini olduğu ve Şah Abbas’la görüştüğü şayi ise de bunu tevsik etmek kabil değildir…”
Yine Sadeddin Nüzhet Ergun, “Bektaşi Şairleri ve Nefesleri” nde Virani’yi tanıtmak ve anlatmak maksadı ile şu izahı yapmıştır: “On altıncı asırda yetişen ve sonraki zamanlarda geniş bir şöhret kazanan Hurufi-Bektaşi şairlerindendir. Nusayrilerden olan bu zatın Divanında Ali-Allahilik telakkisinin pek açık terennüm edildiği görülür. Balım Sultan’a intisab etiği anlaşılan ve Kızıldeli hakkında bir medhiye vücuda getiren bu maruf şahsiyete dair “Hurufi Şairleri” adlı eserimizde mümkün mertebe tafsilat verilmiştir.”
Başka başka kaynaklardan nakledildiğine göre yukarıdaki mütalaalar pek iyi gösteriyor ki, Virani; Bektaşi, Aliyyu’llahi ve Hurufi’dir.Zaten onun divanı da bu hususu kuvvetle ispat eden en değerli vesikadır. Virani’nin Bektaşiliği ve Aliyyu’llahi telakkisine bağlılığını belirten bir manzumesini divanından inceleyelim:
Biz Urum abdalıyız, sultanımızdır Murtaza
Terk ü tecridiz bugün subhanımızdır Murtaza
Biz anın vechinde gördük ma’ni-i Ümmü’l-kitab
Suret-i Hak mazhar-ı Rahmanımızdır Murtaza
Biz bugün Al-i Ali’den gayra mail olmayız
Cismimizde canımız cananımızdır Murtaza
Tekyegah-ı aşk içinde biz mücavir olmuşuz
Hamdülillah kim bugün mihmanımızdır Murtaza
Katreyiz gerçi muhitiz zerreyiz lakin güneş
Aftab-ı alemiz ummanımızdır Murtaza
Hazırız haşre hayat-ı cavidanı bizdedir
İçmişiz biz çeşme-i hayvanımızdır Murtaza
Şöyle ikrar eyledik biz (ayn) u (lam) u (ya) ya kim
Şübhemiz yok dinimiz imanımızdır Murtaza
Biz Alinin aline candan şehadet eyledik
Ta ezel (kaalu bela) erkanımızdır Murtaza
Fazl-ı Hakk’ın sırrını Yezdanımızdan fehm edip
(Fa) vü (dad) a fazl-ı Hak Yezdanımızdır Murtaza
Sinemiz çak eyleyip tuttuk Yezid’in taşına
Her belanın tirine kalkanımızdır Murtaza
Dört kitabın ma’nisi İncil ü Tevrat u Zebur
Ba-i bismillah ile Fürkanımızdır Murtaza
Ey Virani cümle ma’na noktadır zat-ı kadim
Oldurur şam ü seher seyranımızdır Murtaza
Eski kaynaklar gözden geçirilecek olursa, ancak iki kişiyi Türk şairleri arasında açıkça Hurufi olarak tanımak lazım gelir ki, onlar da Seyyid İmadüddin Nesimi ile Nesimi’nin yetiştirmesi olan Refii’dir. Bunların dışında Hurufi mezhebini kabul etmiş bazı Türk şairleri daha bulunması pek tabiidir. Fakat bunlar, herhangi bir tehlike ile karşılaşmamak için Hurufiliklerini derin dikkat ve hassasiyetle gizlemişlerdir. Mesela büyük şair Fuzuli, gerek mahlası olmak üzere seçtiği addan, gerekse oğluna Fazli adını vermesinden, husuiyle şiirlerinde Seyyid Nesimi ile az çok bir edada görülmesinden dolayı Hurufilik şüphesi altındadır. İşte Fuzuli gibi Hurufi olduğu halde, bunu ifade ve itiraf etmekten çekinen Türk şairlerinden biri de Virani’dir.
Virani’nin şairlik hevesi ile sanat yapmak, sanat adamı olmak iddiası ile ortaya atılmadığı muhakkaktır. Bunun tamamıyla aksine olarak mutasavvıf şairlerin hemen hepsi gibi, o da, inandıklarının yaymak, başkalarını yanında toplamak, yahut yanında toplanmış olanların sayısını çoğaltmak amacı ile hareket etmiş, bu amacın gerçekleşmesi için şiiri kuvvetli bir vasıta olarak tanımış ve kullanmıştır.
Virani’nin elimizde bulunan büyük divanındaki üç yüz manzumenin hemen hepsi aruz vezni ile yazılmıştır. Aruz veznini kullanırken şair hiç güçlük çekmediği halde, ara sıra da hece vezni ile şiirler yazmıştır ki, bunlardan bir tanesini paylaşacağım.
Bir ulu şehirde dellalığım var
Ben dellalım bazarbaşım Ali’dir
Eksik alsam artuk satsam yine kar
Ben dellalım bazarbaşım Ali’dir
Mezada vermişim külli varımı
Dellala çıkardım şirin canımı
La’l ü mercan ile gevher kanımı
Ben dellalım bazarbaşım Ali’dir
Bir Rıza malıdır alıp sattığım
Üçler Beşler Kırklar bazar ettiğim
İmam-ı Ca’fer’dir dükan tuttuğum
Ben dellalım bazarbaşım Ali’dir
Hind Yemen metaın alıp satamam
Bu Rıza malıdır ölçüp biçemem
Dükkanımı her nadana açamam
Ben dellalım bazarbaşım Ali’dir
Ledün ilmi derler şehrin adına
Doyamadım lezzetine tadına
Metaımı koydum aşkın badına
Ben dellalım bazarbaşım Ali’dir
Virani’yim her dem Hak’a yazarım
Dellal oldum şu alemde gezerim
Kudretden dükanım kendim bazarım
Ben dellalım bazarbaşım Ali’dir
Virani’nin aruz vezniyle yazdığı şiirlerinden birkaç tanesi:
XV
Mefailün mefailün feülün
Şehadet vermişem ben Mustafa’ya
Gulamım can u dilden Murtaza’ya
Ali evladının hak bendesiyem
Muhibbem şah Hasan Hulk-ı Rıza’ya
Fedadır can u başım hanumanım
Bikülli şah Hüseyn-i Kerbela’ya
Şeha yetmiş ikidir ılm-i esma
İşarettir Ali Zeyne’l abaya
Huruf-ı lafzatullahtır çü Bakır
Muayyendir güneş tek dü-saraya
Hakikat Ca’feri olmak dilersen
Beri gel vakıf ol Rabbü’l-ala’ya
Gelir heft-i imam-ı şah-ı Kazım
Ki andandır yedi hattın kinaye
Dila heştüm Ali Musa Rıza’dır
Beşarettir ki rah-ı istivaya
Dokuz eflak Taki nuriyle bünyad
Anınçün cism olur Şemsü’d-duha’ya
Naki’dir nokta-i (nun ve’l-kalem) uş
Delalettir bu remzi (Kaf Ha) ya
Ki onbirinci Askeri’dir imamım
Sıladır gel sefer ehl-i sılaya
Muhammed Mehdi’ye her kim ki ikrar
Veriptir şimdi ya ahır cezaya
Kılındı on iki eşref namazı
Huda’dan farz oluptur enbiyaya
Sebeb oldur ki anı kıldı Ahmed
İtaat edesin Al-i aba’ya
Veli bu oniki nur-ı kadime
Şehadet vermeyen uğrar kazaya
Bulardan maksudum yine bulardır
İnayet eylesinler ben geda’ya
Virani’yem Ali’nin bendesiyem
Fedadır can u başım evliyaya
XVII
Mefailün mefailün feulün
İki alemde sultandır Muhammed
Habib-i nur-ı Rahman’dır Muhammed
Muhammed’dir şefi-i müminanın
Usul-i din ü imandır Muhammed
Muhammed’den ümidin kesme daim
Cemi-i derde dermandır Muhammed
Muhammed ilmine tutgıl kulagın
Beyan-ı cümle Kur’an’dır Muhammed
Muhammed’dir bina’yı ilm-i Tevrat
Zebur İncil ü Kur’an’dır Muhammed
Muhammed’den umar şefkat nebiler
Kamuya server ü handır Muhammed
Muhammed aşkına var oldu alem
Hakim ü hükm-i devrandır Muhammed
Muhammed nurudur nur-ı mukaddem
Kadim-i sırr-ı Sübhan’dır Muhammed
Muhammed’dir kamuda nur-ı Enver
Görene günde ayandır Muhammed
Muhammed alini kim sevmez ise
Olara külli düşmandır Muhammed
Yezid’e eyle la’net mü’min isen
Aduvv-i al-i Mervan’dır Muhammed
Muhammed (lahmüke lahmi) buyurdu
Virani Şah-ı Merdan’dır Muhammed
Bu yazımda M.Halid Bayrı’nın “Aşık Virani Divanı” adlı eserinden faydalandım.Ümit ediyorum ki ilerleyen zamanlarda çok daha detaylı çalışma fırsatı bulacağımız kitaplar yazılacaktır.
TRT'nin hazırladığı "Ulu Ozanlar" adlı belgesel serisinin Virani ile ilgili bölümünü seyretmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder