30 Ocak 2011 Pazar

Ateşin Çağrısı

Her ne kadar şu aralar pek zaman bulamasam da, hayatta en sevdiğim şeylerden biridir kampa gitmek. Özellikle kışın gidilen kamplar her zaman daha zevklidir. Ortalıkta sizden başka pek kimse olmaması, kat kat giyinip soğuğa karşı kendini güçlü hissetmek ve donmuş göller üzerinde yürümek güzeldir. Ama kış kamplarının en güzel yanı, yakılan ateş etrafında oturmaktır.

Aslında, kampçıları ateş başına toplayan şey başta ısınma isteği olsa da, fark ederler ki ateşin sihirli bir yanı vardır. Bu sihir, kent hayatından çıkıldığı an fark edilen zaman akışının yavaşlaması duygusunun bir adım daha öteye taşınmasıdır. Anılar, hikayeler ne kadar çok anlatılırsa anlatılsın zaman bir türlü alışkın olduğunuz hızda akmaz. Bu yüzden sanki herkesin bir anlatma sırası vardır. Sırasını savan dinleme faslına geçer. Çünkü herkes için zaman vardır. Ve bunun farkında olanlar, ateşin kendilerine sunduğu bu sihre saygı duyarcasına onu hayranlıkla izler. İster gecenin içinde yükselen alevleri, ister ısının en yüksek olduğu kıpkırmızı korları…

Bu blogu açarken bir araya gelmemiz de bende bu hisleri uyandırdı. Burası da, modern hayatın kaygılarından ve aceleciliğinden bizi uzaklaştıran kamp ateşimizi yaktığımız alan. Yazacağımız her yazı bu ateşin sönmemesini sağlayacak ve bizim gibi anlatmaktan ve dinlemekten heyecan duyan insanların görmesi için onu büyütecek. Çünkü kamp ateşi terk edilmediği sürece hep yanar ve başında oturanlara sihrini göstermeye devam eder.

Karlı bir kış günü yaktığımız kamp ateşi başında buluşmak dileğiyle…

Hiç yorum yok: